5 Şubat 2025

Muğla Eğitim Haberleri: En Güncel Eğitim Gelişmeleri

Ekonomi, spor, teknoloji ve magazinle Muğla’nın nabzını tutun; güncel haberlerle bilgiye yön verin.

Ege’de deprem fırtınasına uzman yorumu: Sonuçları olacaktır

Ege'de meydana gelen deprem fırtınası sonrası Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Koray Çetin Önalan uyarılarda bulundu. Önalan, "Türkiye açısından sonuçları olacaktır" dedi.

Yunanistan’ın turistik Santorini Adası’nın kuzeydoğusunda art arda depremler yaşanırken Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), 28 Ocak’tan bu yana Ege Denizi’nde meydana gelen deprem sayısının 600’ü aştığını duyurdu.

Depremlerin tektonik temelli mi yoksa volkanik hareketten kaynaklı mı olduğuna ilişkin net bir açıklama yapılmazken, Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Koray Çetin Önalan, her iki senaryonun Ege bölgesi’nin kıyı illeri başta olmak üzere Türkiye için ciddi sonuçlar doğuracağını belirtti.

‘SONUÇLARI OLACAKTIR’

Depremlerin Santorini Adası’nın kuzeydoğusunda yoğunlaştığını belirten Önalan, “Deprem fırtınalarından bizim beklediğimiz, bu depremlerin küçülerek devam etmesi ve bir süre sonra durması. İlk başlarda bunu bekledik. Ama dördüncü güne giriyoruz. Ne yazık ki devam ediyor. Bunun iki kaynağı olabilir. Birisi, Santorini Adası’nın kuzeydoğusunda aktif bir fay hattı var. Bu fay hattından kaynaklanabilir. İkincisi… Santorini Adası’nın civarındaki volkanik aktivitelerden kaynaklanabilir. Mevcut durumda hala bunun deprem fırtınası olduğunu ve tektonizmadan kaynaklandığını düşünüyoruz. Yunanistan’daki sismologlar da bunun tektonizma kaynaklı olduğunu söylüyor. Türkiye’deki bilim adamlarının bir kısmı bunun volkanik aktivite olduğunu söylüyor. Her ikisinin Türkiye açısından sonuçları olacaktır” dedi.

‘CİDDİ BİR TSUNAMİYLE KARŞI KARŞIYA KALABİLİRİZ’

“Biz umuyoruz ki bu bir deprem fırtınası olsun, olağan gelişi sonucunda birkaç gün sürsün ve bitsin” diyen Önalan, şu ifadeleri kullandı:

“Ancak her iki durumu da düşündüğümüzde eğer bu tektonizma kaynaklı olup oradaki 1600’lü yıllarda gerçekleşmiş 7.8 büyüklüğündeki bir depreme yol açarsa… Senaryonun biri bu. Böyle bir durumda kıyı bölgelerimiz çok ciddi sıkıntılar yaşar. Ciddi bir tsunamiyle karşı karşıya kalabiliriz. Kıyılarda alüvyon üzerinde yerleşen yapılarda ciddi hasarlar olabilir. Tsunami tehlikesi deyip geçmeyelim. Burada oluşacak dalgalar, Ege Bölgesi’nin kıyı şeridini sular altında bırakabilir. Türkiye’de kıyı kenar çizgileri hep ihlal edildi. Ne yazık ki böyle bir şey olursa kıyılarımızın istila edilmesinin, yapılaşmaya açılmasının sonuçlarını acı biçimde göreceğiz. İkinci senaryo… Santorini Adası’nın civarındaki volkan veya volkanların harekete geçmesi. Bunun çok daha ciddi ve bölgesel sonuçları olabilir. Sadece Ege Bölgesi’ni değil, Türkiye’nin çok büyük bir kısmını etkisi altına alacak volkanik aktiviteyle karşılaşılabilir. Çünkü bu volkanik aktivite sonucunda atmosfere çok ciddi miktarda gaz ve uçucu malzeme püskürecek. Bunların, orta ve uzun vadede iklim değişikliklerine kadar gidecek sonuçları olabilir. Bu, bütün yaşamı felç edecek bir durum olabilir. Dolayısıyla iki senaryonun da hem Ege Bölgesi hem Türkiye için çok ciddi sonuçları olabilir.”

‘BU VOLKANIN AKTİFLİĞİNİN BİR KANITI’

Bölgedeki volkanların aktifliğini sürdürdüğünü hatırlatan Önalan, “Santorini’nin volkanı 3 bin 600 yıl önce püskürdü en son. 10 bin yıl içerisinde en az bir defa püskürmüş volkanlara aktif volkan diyoruz. 3 bin 600 yıl önce püskürmüş bir volkan var ise biz bu volkanın aktivitesini konuşmak zorundayız. Ada yayı içerisinde Ege Bölgesinde bırakın 3 bin 600 yıl önceyi, 19’uncu yüzyılda püskürmüş volkanlar var. Bu, bu volkanın aktifliğinin kanıtı. Biz her an bu bölgede Santorini ya da başka bir volkandın harekete geçebileceğini düşünmek ve bunu göz önüne almak zorundayız. Türkiye’deki volkanlara bugüne kadar hep sönmüş volkan dedik. Türkiye’de sönmüş volkan yok. Türkiye’deki volkanların çoğu son 10 bin yılda zaten püskürdü ve hareket haline geçti” diye konuştu.

‘TUZLA FAYI’NIN İZMİR’E ETKİSİNİ DÜŞÜNMEK BİLE İSTEMİYORUZ’

“Eğer metropolitan alanı baz alırsak İzmir içerisinde 17 tane diri fay var” diyen Önalan, şöyle devam etti:

“Ama 100 kilometre yarıçaplı bir daire içine alırsak bu fayların sayısı neredeyse 100’e ulaşıyor. Tuzla Fayı’nı örnek vereyim. İzmir’i güneyden başlayıp kuzeye kadar kateden Tuzla Fayı’nın artık periyodunu doldurduğunu, deprem üretme potansiyelinin olduğunu ve her an böyle bir depremin gerçekleşebileceğini söyleyen bilim insanları var. Dolayısıyla 7 büyüklüğünde deprem üretebilecek Tuzla Fayı’nın İzmir’e etkisini düşünmek bile istemiyoruz. İzmir’de çarpık bir kentleşme ve aşırı nüfus var. Bu kent, çok plansız bir şekilde her yere yerleşmiş. Ovaları, kıyıları işgal etmişiz. Ama depremde en çok zararı ovalar ve kıyılar görüyor. Böyle bir riskin altındaki İzmir’de hala İnciraltı’nın imara açmak için uğraşanlar var. Demek ki bugüne kadar ne 6 Şubat’tan ne 17 Ağustos’tan ne Erzincan’dan ders çıkarmamışız. Deprem Türkiye’nin itibar sorunudur. Biz 6 Şubat depreminde sadece 55 bin insanımızı kaybetmedik. Türkiye çok ciddi itibar kaybetti. İzmir’i, İstanbul’u etkileyecek bir depremde ülke olarak itibarımızı ve geleceğimizi kaybederiz. Afetler ve deprem, Türkiye’nin beka sorunudur. İtibar, yapılarla, uçaklarla olmuyor. Siz insanlarınızı ne kadar güvenli yaşatıyorsanız, insanlara ne kadar güvenli bir hayat sağlıyorsanız itibarınız o kadar yüksekti.”

‘NASIL SONUÇLAR DOĞURACAĞINI BİLEMİYORUZ’

Önalan, Ege Denizi’ndeki hareketliliğin bölgedeki diğer fayları harekete geçirip geçirmeyeceği konusunda ise şunları söyledi:

“Şu an için onu söylemek mümkün değil. Ama yeraltı kaotik bir yapı. Bu kaotik yapının neye evrileceğini, nasıl sonuçlar doğuracağını bilemiyoruz. Yarın öbür gün bu depremler devam ederken Ege Bölgesi’nin herhangi bir yerinde bundan bağımsız bir deprem de gerçekleşebilir. Buna bağlı olarak çevredeki faylar tetiklenerek başka depremlere de yol açabilir. Bize ‘Deprem ne zaman olacak’ sorusunun sorulması anlamsız. Deprem ne zaman olacak sorusunun yerine bizim sormamız gereken soru şu: Bu deprem bir gün mutlaka olacak. Bu deprem olduğunda ben neredeyim ya da bizi yönetenler ‘benim insanımın can ve mal güvenliği var mı’ diye sorulmalı. Çünkü bu faylar kırılacak. Bizim aklımızı başımıza toplamamız lazım. Allah korusun diyerek bir yere varamıyoruz. Sadece dua etmekle bu iş olmuyor. Ama ne kadar dua ederseniz edin doğanın kendi dinamikleri var ve o dinamikler kendi içerisinde yürüyor. Biz, aklımızı ve bilimi kullanmadığımız için işimiz de sadece duaya kalıyor.”

(ANKA HABER AJANSI)